18 Ağustos 2012 Cumartesi

Anıların En Eskisi...



Dostlar, Romalılar - sayısı bir elimin parmağını geçmeyen- sevgili okurlar!Uzun bir aradan sonra bir mim yazısıyla huzurlarınıza gelmenin haklı gururunu yaşamaktayım!


Bu yazıya başlamak benim için ne kadar zor oldu bilemezsiniz.Akşam eve varınca pilim bitmiş, harap, bitap, perişan, üzerimden bufalo sürüsü geçmişten beter  halde oluyorum.İzin dönüşü anladım ki tembellik iliklerime işlemiş dostlar!Bu mesai durumları birden bünyeye fazla geldi, kaldıramadım :) Oysa mikalzia beni mimlediğinde pek sevinmiş, ardından da kara kara düşüncelere dalmıştım; ne yazacam lan ben? Neyse ki mikalzia anlayışlı kızdır gecikmemi mazur görür diye kendime bahaneler yaratıp yazıyı ertelerken, bu sefer de tatlı kızımız mydestiny de beni mimleyince bu işde bir iş var Deniz, evren sana bir mesaj gönderiyor olmalı yaz şu mimi artık dedim.

Öhömm hımm, efendim "bey babamın konağında annemin keman sesleri arasında büyüdüm.O buğulu keman sesi, hala kulaklarımdadır" demek isterdim ama en eski anım bundan ziyade, tuvalet kapısında annemi beklerken kopardığım  yaygaraya dayandığından bu kısmı geçeceğim.İlkokuldaki sümüklü hallerimi ise beynimden kazımak istiyorum.Durumum bundan halliceydi. o_O



İlk anım aynı zamanda üzerimde uygulanan ilk ve son travma girişimi olma özelliği taşıyor.Her şey annemin süslü kutularıyla oynarken başladı.(Bir rivayete göre 2,5-3 yaşında olduğum söyleniyor) İçinde bilumum kadın aksesuarları kolye küpe, ne bilim ruj vb. olan kutulardan.Her kız çocuğunun kutsal oyun mekanı, annenin topuklu ayakkabıları da yanına eklenince saatlerce oynayabileceğin bir hazine kutusuna dönüşür.Bu oyun günlerimin birinde yine kutuyla haşır neşir olurken bir de ne göreyim bir bozukluk.Kaç kuruş olduğundan haberim yok ama parayı görünce aklıma gelen ilk şeyin dondurma olduğu dün gibi aklımda.Dondurma sevgimin temelleri taa nerelere dayanıyor anlamış oldum böylelikle.Evden nasıl çıktığım konusu hala karadelik benim için.Bunda annemin evdeki misafirlerinin büyük etkisi olduğu aşikardı.Sanırım annem muhabbete dalmış olsa gerek ki, çıktığımı fark etmemiş.O zaman ki evimizin baya işlek bir cadde üzerinde olduğunu belirtmeden de geçmiyim.Ben dondurma almayı kafama koymuştum da, en yakın pastahane yaklaşık üç sokak aşağıdaydı.Ben de arka sokakları kullanarak ( daha tenha oluyordu, fazla araba geçmezdi) pastahaneye ulaştım."Amca,  amca, şu kadarlık dondurma lütfen " demiştim, adamın parayı alırken ki gülümsemesi hala gözümün önünde."Kimle geldin sen buraya?"diye sormuştu.Ben de övünerek "kendim" demiştim.Vay velet baban görsün bacaklarını kıracak sırıtışıyla baktı adam bana ama ben anlamadım o zaman tabi.Söylemesi ayıp mahallede pek popülerdim.(Babam mahallede ki okulda öğretmendi, hafta sonları peşine takılır, o lokal senin, bu öğretmen evi benim gezerdik.Camiada tanınırdım :))

Derken ben dondurmamı almış eve dönmeye hazırlanırken "Amaan be hep arka sokak, hep arka sokak çok sıkıcı biraz da caddeden gidiyim" diye düşünmüş olmam lazım ki, kaldırımdan yürümeye başladım.Bir yandan da dondurmamı şapurdatıyordum söylememe gerek var mı?Tam bu anda da annem ve arkadaşları çaylı kısırlı balkon sefası yapıyormuş(şansa bak sen!)Annem caddeye bakmış "yav şu uzaktan gelen kız tıpkı bizim Deniz'e benziyo" .Arkadaşları "yok canım içerde oynuyo o, ne işi var dışarda"(bebek firarda!), annem hala inceleme de tabi.Ben giderek yaklaşıyorum ."Yok yaa bakın Deniz bu".Deniz tam da o an, büyük bir zevkle dondurmasını yerken, karşıdan karşıya geçer o_O (tekrar belirtiyorum komşunun oğlunu karşıdan karşıya geçemez diye annesi okula götürüyodu)

Veee annemde film kopar!Annemin beni sokakta sürükleyerek eve götürdüğünü hatırlıyorum.Artık kadıncaz kaç saniyede yanıma geldi orası muamma. Şimdi olsa olimpiyatlardan kesin eli boş dönmezdi :) Böylelikle annemden ilk ve son köteğimi yemiş oldum.O zaman tam teşekküllü bir sağlık kuruluşundan alacağım bir raporla annemi sürüm sürüm süründüre bilirdim, o kadar.Ama uyanık annem yalnızca popoma çalışmıştı ve acısından oturamıyordum bile.Bütün bunlar canımı yakmamıştı da sonrasında oturup Yalan Rüzgarını izlemişti ona yanarım.Hem ağlayıp hem kapı arasından anneme bakıyordum ne yapıyo diye.O zamanlar en büyük rakibim Yalan Rüzgarı'ydı :) Şu adam dizideki bütün kadınlarla evlenmişti.O zaman çocuk aklımla dikkatimi çekmiş.Gerçi ergenliğime kadar devam etti sayılır.Ne rüzgardı dinmek bilmedi.




Bir de annem beni hiç sokağa çıkarmazdı oyun oynamak için onu hatırlıyorum.Gerçi nasıl çıkarsın zaten sabıkalıyım.Bir gün ben yalvar yakar izini kopardım.Tabi biraz daha büyüğüm 4-5 yaşındayım sanırım.Annem beni giyindirdi hiç unutmuyorum; pembe, yakası mor dantelli bir elbiseydi.Benim neyime elbise oysa, giydir bi kot yolla.Kadıncaz da kızım var diye heves ediyordu zannımca :) Tam çıkacam ben tutturdum sarı saçlı bebeğimi de alayım diye.Bebeği daha yeni almıştık yatırınca gözleri kapanıyordu.Ne kadar büyük bir nimettir bilmezsiniz.O zamanlar oyuncak camiasında bu bir devrimdi.Annem alma kızım kıracaksın onu diyordu.Tabi ben dinlemedim bebekle sokağa çıktım.Gıcık kızın biri bebeğimin gözlerini oymuştu.Ben de surat beş karış kara kara anneme ne diyecem diye düşünüyordum.Tam da yolun karşısında ki inşaat hararetli bir şekilde  çalışıyor, ustalar teleferikle üst katlara harç çekiyordu.O zamanlar öyle döne döne gezen harç kamyonları daha icat edilmemiş olsa gerek. Birden ne olduysa paat diye gürültünün ardından o ses ; şlaap . Bilmem kaçıncı katta sen harç taşıdıkları kova açıl! Haliyle yer çekimine karşı koyamayan harç dört bir tarafa yayıldı.Tabi bundan ben de nasibimi aldım.Eve gitmek de istemiyordum ki annem bir daha beni dışarı göndermeyecek .Öyle harçlar üzerimde kurumuştu hatırlıyorum.Ama ecelden kaçış yok, eve gittiğimde annem küçük çaplı bir şok yaşamıştı.Çünkü kapıyı açtığında karşısında bir heykelden farksız( nasıl donmuşsa artık, insan çimentodan çalar), elinde gözü oyulmuş nadide bebeğiyle kızı duruyor.Kadıncaz beni temizlemek için ne kadar uğraşmıştı.Kaç saat banyoda kalmıştım hatırlamıyordum.Bütün saçlarım yolunmuştu.Benim aklımsa bebeğimdeydi :)


Konu dışı obur kız :)

Vallahi yazdıkça yazası geliyomuş insanın.Çekirtek çitletmek gibi, bir başlayınca bırakamıyosun:) Bu anım biraz yakın geçmişten.Liseye başladığım ilk hafta ben öyle ortalıklarda geziniyorum.Muhtemelen bahçedeyimdir.Çok güzel bir bahçesi vardı okulumuzun.Tenefüslerde kızlarla bahçeye çıkardık.Çocuğun biri yanıma geldi.Üst sınıflardan olduğunu da belirteyim tabi.Sen ---- öğretmenin kızı mısın? Ben de bi şok, nerden biliyo len bu çocuk bunu.Bak ne kadar etkilenmiş araştırmış diye düşüyorum içimden.Bir hafta da ne etkiyse :) Ben gayet kendinden emin evet ne olmuş dedim. Çocuk da ne dese beğenirsiniz " Ben seni hatırlıyorum.Çocukken babamın işlettiği çay ocağına gelirdiniz.Sen sürekli oralet içerdin"  o_O  o_O   !!!!! Daha ne diyim.Rezillik.... :) Baba- kız gezme olayımıza iyi bir örnek...

Kısaca bu posttan çıkarabileceğimiz sonuç şu olabilir: Oturmam diyen post çürütür, yemem diyen sofra kurutur, anı falan hatırlamıyorum diyen işin cılkını çıkarır.Bir insan bu kadar da yazmaz değil mi? İşin kötüsü hala aklıma gelen anım var.İşi sulandırmamakta fayda var diyerek, mim listemi açıklıyorum.Hala mimlenmediyseniz yada yazmadıysanız Rosa, Squaw, mavi, rengarenk sizleri mimliyorum.Hadi bakallım kolay gelsin...

8 yorum:

Mikal Zia dedi ki...

"bey babamın konağında annemin keman sesleri arasında büyüdüm.O buğulu keman sesi, hala kulaklarımdadır" Ben de tek ben miyim böyle çocukluğu olmayan diyecektim.
Annen böyle tek kolundan tutup seni etkisiz hale getirdikten sonra dayadı tokadı dimi? Ne kadar günah :)
Sen sürekli oralet içerdin ha asjkajhadgdf ne cevap verilir ki buna. Muhabbet nasıl devam etti onu merak ediyorum. Sen evet içerdim mi dedin? yoksa çocuk oralet içerdin dedikten sonra bişey olmamaış gibi çekip gitti mi. Çok eğlenceli yav :)
Okuduğum en eğlenceli mimlerden biriydi :) Şahane betimlemişsin valla. İyi ki mimlemişim seni. Biliyordum destan yazacağını :)

Deniz dedi ki...

Üzülme mikalziacım böyle çocukluğu geçen bir Hülya koçyiğit vardı, o da veremden öldü.
Vallahi çok pis dövmüştü, ama söylediğim gibi ilk ve son oldu.Aslında çocukluğumun toplam dayağını bir kere de yedim desem daha doğru olur :)
asıl konuya gelince, çocuk oralet içerdin dedikten sonra ben de film koptu, kısa süreli bir flashback yaptım.Hatırladım tabi çocuğu,ama bozuntuya vermiyorum.Ben hatırlama numaraları yaparken, çocukta gitti tabi.Anam anam ilk büyük rezilliğim olur kendisi ...:)Sonra ki dönemlerde köşe bucak kaçtım çocuktan.
Kaç gündür aklımda, yazdım yazacam diye.Demek ne biriktirdiysem böyle birazcık uzun oldu ^^

Rosa dedi ki...

Küçükken çok yaramazmışsın desene:)O yaşta kaybolmadan nasıl dolanmışsın sokakata.Ben olsam kesin kaybolurdum:/Anne korkusuyla bir daha tek başına çımamışsındır:)

O gözleri kapanan bebeklerden benim de vardı.Bir ara yanımdan hiç ayırmazdım.Ta ki gözlerini gidene kadar:/Üzülmekte haklısın;o bebekler bir devrimdi hakikaten:)
Çok güldüm çok güzel anlatmışsın;ellerine sağlık:)
Mim içinse teşekkür ederim bayramdan sonra yazarım mutlaka:)Şimdiden iyi bayramlar:)

hikaruivy dedi ki...

çok fenasın yaa :D babasının gezmeci kızı :D yalnız çimento olayına feci koptum, ne bahtsızlık! kendini düşünmeyip bebeğin başına bir şey geldi mi diye endişelenmeni de iyi anlıyorum; o bebekler gerçekten bizim için çok değerliydi. bir de barbie bebekler: bir zamanlar çok pahalıydı yaa...

kendi dondurmasını kendi alıp gelen minik deniz de anneyi korkutmaktan dolayı o köteği hak etmiş :) :) ah şu çocukların gözüpekliği! :D

ellerine sağlık, çok eğlenceli bir yazı olmuş canım ^^

Deniz dedi ki...

Rosa,

Aslında hep ne kadar uslu bir çocuk olduğum söylenir.Az ve öz yaramazlık olaylarım vardı.Coştummu kimse tutamıyordu herhalde :)

Acele etme, bol bol gez tatlı stoklarını doldur.Sonra yazarsın, bak ben öyle yaptım :D İyi bayramlar...

Deniz dedi ki...

Hikaruivy,

Sorma canım gezme olayını o zaman bitirmiş olmalıyım ki, şimdi sürükleyerek evden çıkarıyorlar :)

Ah o haset kız, adını bile unuttum kıskancından gözünü oymuştu bebeğimin.Çok yaygın değildi o zaman o bebekler.Anne sözü dinlememenin cezası :)Barbieler sosyete oyuncağıydı canım, barbie kim, biz kim :D

Çocukluk cesaretim olsaydı, şimdi aya çıkmıştım.Bu yazdıklarım daha devede kulak, bir de tuzlu su iletkenlik deneyim vardır dillere destan.Elektrik Sigortasını keşfedenden Allah razı olsun!!!!!

Teşekkür ederim canım.Gurbet ellerde iyi bayramlar sana...^^

mavi61 dedi ki...

Geç de olsa cevapladım.
Lakin senin anılar hem daha eğlenceli hem daha sürükleyici. Bebeye bak sen =D

Deniz dedi ki...

Teşekkürler,benim ki zorla yazdırmak oldu biraz ama :D