4 Mart 2012 Pazar

SABAH ŞEKERLERİ ( ! )

                 
Bir önceki yazımda da bahsettiğim  gibi bu aralar evde biraz daha fazla vakit geçirir oldum.Buna havaların soğuk olması ve de bütün arkadaşlarımın işte olması eklenince, daha bir ev kuşu olup çıktım.Evde yapılacak en möhim şey nedir? Tabi ki televizyoooooon..  :)

Aslında bizim evde bir rutindir.Önce uyanan, bir görev edasıyla televizyonu açar.Tipik Türk ailesiyiz yani :) İster izle , ister izleme , evin hangi köşesinde olursan ol kendi kendine çalışır televizyon.

Uzun süre sabah kuşağından uzak kaldığım için şöyle bir gezdim kanalları.Her şey yerli yerinde  hiç bir değişiklik yokmuş gördüm (Tıpkı 15000 bölümlük Fatmagül'ün suçu ne? gibi )

 Müge'ciğim  hala katil avında , 'ben adamı gözünden tanırım, var sen de bir şey' diyerek geziyor.

Gülben, öyle aval aval konuklarıyla konuşuyor.Yanlız çok tuhaf konuklar sanki yeni bir kıta keşfetmiş de gelip programda anlatıyor.Artistlikten yanlarına yaklaşılmıyor . Gülbenin ağızı beş karış ' hıhı, evet, yaa ' tepkiler hep aynı ! Çok şaşırmış büyük bir aydınlanma yaşıyor.

Bir de bunlara çok sevdiğim bir oyuncu Melek Baykal eklenmiş.Sevinsem mi üzülsem mi karar veremedim.Programı tam izlemesem de  Martha Stewart  tarzı bir şeyler yapmaya çalışmışlar herhalde.Börtü böcek otların içinde çiçek falan dikiyordu.

Veee Saba Tümer... Bu kadını hangi kefeye koysam bir türlü karar veremiyorum. Bir an eğlenceli geliyor, tam ısındım derken bir kahkaha patlatıyo kadın bütün sempatisi kayboluyo birden yaa.Biri bu kadını durdursun . Gırtlağına basılmış tavuk gibi gıdaklıyo resmen, kahkaha değil o başka bişey. Cuma günü programını izleme girişimim oldu efendim.Cumaları Yaşar Nuri hocamız konuğu oluyormuş. Tam komediydi yani.Ne amaçla yapılmış bir program çıkaramadım.Yani dini konular mı tartışıyolar komedi mi ayıramadım.Yaşar Nuri Öztürk'ün % 70 inin numara olduğu anlaşılan halleri çok komik.Hocamız biraz asabi.Saba'yı bir dövmüyor o kadar.Reklam kokan hareketler gibi geldi bana :) Bir ara çay istedi işte o noktada koptum ben zaten.

  -Dilim damağım kurudu yok mu çay falan
  -Olmaz olur mu hocam ne içersiniz
  -Şöyle yasemin masemin falan yok mu yapın bişeyler işte
  -Yeşil çay yapalım hocam
  -Yok ondan çok içiyorum zaten
  -Size tarçınlı (ne olduğunu unuttum) bir çay hazırlayalım.

Ve çay gelir Yaşar hocamız:

  -Bu ne? ( Elinde ki çubuk tarçını göstererek)
  -Tarçın hocam
  -Biliyorum tarçın da bu kadar konur mu?Ben bununla bir demlik çay demliyorum.Yapmayın batarsınız siz.

Tam olarak hatırlamamakla beraber aşağı yukarı konuşma böyle geçiyo.Videosunu aramaya üşendiğim için yazdım.Gereksiz şeyler aklımda çok kalır nedense..

Şimdi bu program da ne yapmaya çalışıyorlar anlayamadım.Konuşmasını yarısını böyle havadan sudan şeylerle dolduran.Kalan yarısını da kitap tanıtımlarıyla geçiren ( kendi kitapları olduğunu belirteyim) sorulan soruları 'bunları daha önce cevaplamıştım' diyerek geçiştiren  'Din Adamı' büyüğümüz bizleri aydınlatıyor(mu).


Sonuç: Bu programlar sürüp gider.(Daha fenası olan şu moda programlarına değinmiyorum henüz, belki sonra yazarım) Sorduğunuz on kişiden, dokuzunun belgesel izlediği memleketimde , bu programları kim seyrediyor?İşte orası muamma. İşin özünü Bülent Ortaçgil özetlemiş; Bu iş zor,çok zor...




Hiç yorum yok: