21 Mart 2012 Çarşamba

Big Bang' e niyet, neye kısmet !

Youtube da Big Bang in kliplerine şöyle bir bakayım dedim.Klipden klipe atlarken-bir nevi zap durumu- bakın ne buldum.Belki de çoktan dinlemişsinizdir ama ben paylaşmadan geçemedim.

Efendim, videodaki genç veledi izlerken acayip kıskandım.Hasetimden çatır patır çatladım ve de keman çalmayı bıraktığım güne lanetlerimi yağdırdım.Yüreğimin bir köşesi sızım sızım sızladı.Daha nasıl anlatılır bilmem fena oldum.Aman da pek güzel çaldı diye değil tabi ki ( çocuk güzel çalıyo o ayrı da) kendime kızdım.Daha önce de söylediğim gibi maymun iştahlılığın sonu benim ki.Hayatımın yedi yılını çöpe atmışım.Onu anımsattı bana bu video.Hiçbir şey için geç değil diyip, yeniden keman çalışmaya mı başlasam acep?Belki ben de Bach'n muniet 1 ini çalıp videosunu youtube koyarım. :) Ne hallere düştüm, varın siz anlayın  (:

NOT: Bilmeyenler için belirteyim.Bach minuet 1, suzuki violin book'dan bir parça olup, keman çalabilenler için ''çerez'' kategorisinde yer almaktadır.



18 Mart 2012 Pazar

Korelilerin Takıntıları








Geçen akşam bloguma bir bakayım dedim.Neler yazmışım, ne var ne yok.Bir de ne göreyim şok şok şok. Kendim için Kore sever diye yazmışım bilmiş bilmiş. Gel gör ki Kore ile ilgili doğru dürüst bir yazı yok.Ben de dedim ki bu aleme yeni giren genç dostlarıma naçizane bir yazı yazayım.

Ben kendileriyle 2002 Dünya kupası sırasında haşır neşir oldum.Her Türk evladı gibi pür dikkat maç izlerken araya üç beş seyirci karesi sıkıştırıyorlardı.Aaa dedim ne sevimli şeyler.Daha sonralarda kızların İlhan Mansız sevgisi başlayınca amaan dedim ne çatlaklar.Paralıyorlar kendilerini oppaa oppaa diye, deli midir nedirler.Korelileri pek tanımadığım için itici gelmişti bana o zaman.Derken gel zaman, git zaman, dramalarla tanışınca anladım kıymetlerini :)Koreliler çok tatlı, kibar, cana yakın falan, ama hiç mi yok bunların  zaafları.Düşündüm taşındım, yer yer araştırdım ve Koreli dostlarımızın takıntılarını keşfettim. Efendim aşağıdakiler tamamen benim uydurmalarım olup, katılıp katılmamak da serbestsiniz.


1-BOY TAKINTISI: Aslında bunu söylemek için uzak doğu uzmanı olmak gerekmiyor.İnsan evladı kendinde olmayanı hep ister.Milletçe orta boylu oldukları için.(Çok iyi niyetliyim kısa boylu demiyorum)Haliyle uzun boyu seviyorlar.Aslında kim sevmez ki?Anladığım kadarıyla içlerinde ki uzun boylu azınlık da genellikle aktör,şarkıcı vb. mesleklere yöneliyor.Bunlar tamamen benim uydurmalarım tabi.Ama Allah aşkına normal şartlarda kim karşısındakine 'Ne kadar uzun bacakların var boyun kaç senin' diye sorar(bknz. Coffe Prince) ve uçakdan inen uzun boylu gencimiz 'ay çok yoruldum' dediği zaman ,karşısında ki 'uzun bacakların olunca böyle yorulursun tabi koltuğa sığmıyosun' der(bknz. you are beatiful galiba emin değilim) Velhasıl lafı çok uzatmıyım korede popüler olmak istiyorsan uzun boylu olacaksın. Maalesef, uzun boylu olan bir insan hayata 1-0 önde başlıyor Kore'de.Boy uzatma klinikleri bile var.Acaba böyle bir işe mi girsem diye düşünmedim değil yani.Hadi ordan diyorsanız.İşte burdan bakın diyorum ben de size :)


2-İRİ GÖZ TAKINTISI : Aslında bu da ilk seçenekle aynı yorumlayabiliriz.İri göz pek nadir rastlandığı için mühim bişey oluyo haliyle.Gerçi artık çözümünü bulmuşlar boylarını uzatamasalar da -belki de uzatıyorlardır bilmiyorum-  gözlerini büyüte biliyorlar.Bunun için ameliyat olmaktan çekinmiyorlar.Bu onlar için gayet doğal.Kore de estetik yaptırmak,- özellikle göz için-gayet doğal ve sık rastlanan bir durum.İşin doğrusu estetik konusunda oldukça iyiler.Ahh tıp sen nelere kadirsin!Merak edenler şöyle buyrun.



3-YEMEK YEMEK:Bu kısmı da beni sinir ediyor.Sadece kendim için ekledim bu maddeyi.Sürekli ah iyi yedin mi? İyi beslen,yüzün küçülmüş yemek ye! Ye ye de, kardeş, bu yedikleriniz nereye gidiyor sizin yahu.İnsanda bir gram yağ olmaz mı?Bütün dizilerde homini gırtlak, ağzının şapırtata şapırtata ye (bu da nasıl bi gelenekse) öyle incecik iki tuzlu çubuk bacakla dolaş etrafta.Şimdi bu reva mı?



İçimi döktükden sonra acı gerçeğe döneyim.Adamlar yiyor ama, bizim gibi birbuçuk adana üstüne bir künefe çekip yaymıyorlar kendilerini.Bir kere ekmek yemiyolar, yerine haşlanmış pirinç yiyorlar(nerde bizim bol tereyağlı pilav).Hafif ve de sağlıklı besleniyorlar.Et desen ızgara yeniliyor daha çok.Haliyle sonuç ne oluyor: tuzlu çubuk bacak!



4-MİNİ ETEK:Şimdi o kadar sağlıklı beslen, ince kal, ne için?Tabi ki kısa etek giymek için! :) Bunca zaman dizi izlerim.Bir tane uzun etek giyen kız görmedim.(Tabi eğer şişman değilse (: ) Uzun etek dediysem şöyle diz kapağında olması kafi.Yeterince uzun olur bence.Ama bu etek boyu meselesini giderek abartıyorlar.Hayır anlamadığım, bu kadar geleneklerine bağlı, kendi çapında tutucu bile sayılabilecek bir toplum da, nasıl oluyor da bir karış etek giyinmek normal sayılıyor?Şimdi yazarken 'kendi kendime atıp tutmayayım, sanki biraz tuhaf oldu' dedim Google amcaya sordum. Bakın ne buldum.Yaşasın yalnız değilmişim.Aklın yolu bir.



5-GÜZEL CİLT:Aslında bu seçenek biraz da evrensel.Güzel bir cilt herkesin isteği ama burada ki tek fark beyaz tenli olmak ! Evet Koreli bayanlar beyaz tenlerini bir güzellik sembolü olarak görüyor.Yazın bırakın güneşlenmeyi, ciltleri güneşten zarar görmesin diye dikkat bile ediyorlar!Tam bana göre! Beyaz tenli olduğumdan, güneşte kızarmış tavuğa dönüğüm için fazla güneşte kalamam.O yüzden, yaşasın beyaz ten!( kendimi avutuyorum)Bizim gibi bronz ten merakları yok.Bu da güzel bişey bence.Solaryumdan çıkmayan, kış ortasında kapkara dolaşan bronzluk takıntılı arkadaşlar düşünülürse, gayet masum geldi bana.



6-SAÇ TAKINTISI:Bu da hep dikkatimi çekmiştir.Bütün dizilerde anneler -genelde- permalı.Kıvırcık saçı seviyorlar sanırım ama neden yaşlılar yaptırıyor sadece işte o kısmı çözemedim.Tabi bu genelleme de BOF'dan kıvırcık Le Min Ho' yu ayrı tutuyorum.Kendisini pek beğenmeme rağmen neydi onun o halleri yarabbim! Diziye kıvırcık olarak başladığı saçları, -maşa yapan kuaförün bıkmasından olsa gerek- son bölümlere doğru dalgalıya dönüşüyodu.Hele o çocukluğu, çocuk Le Min Ho'nun saçlarının kıvırcık olmasına çok gülmüştüm :)

Bütün bunları bir tarafa bırakırsak.Başrol kızlarımızın saçları hep dikkatimi çekmiştir.İlk bakışta doğal hatta özensiz görünse de ayrıntıda uğraşılmış olduğu belli saçlarla.Sonralarda pek taktım bu meseleye.Artık diziden çok kızların saçlarına bakar buldum kendimi.Bak bu sahnede böyle yapmış, şurda şöyle, bu modeli nasıl yapıyor acaba diye düşünürken buldum kendimi.Bu kadar incelemeden sonra, hep şu minik lastiklerden kullandılarını gördüm. 

Benim saçlarım neden böyle olmasın, ama nasıl? diye düşünürken, keramet lastikte olsa gerek dedim.Gittim kendime de aldım.Cık işe yaramıyormuş, gördüm.Nasıl bir yetenekse, toplasan serçe parmağımı geçmeyecek kalınlıktaki saçları bile hacimli, doğal, güzel gösterebiliyorlar.Bu Kore'li kuaförler pek yetenekli canım.


7-HAVALI OLMAK: Aslını isterseniz, bu nasıl bir şey ben hala anlamış değilim.Bir adam ve ya kadın nerde bir kazmalık yapıyosa bütün yan karakterler - hatta bazen başrollerde dahil - oooooooooo çok havalıı diyolar.İyi de, kardeş ,havalı olan ne ?Bizim buralar öyle kazmalarla dolu.Demek ki Türkiye'ye gelseler cennete düştük zannedecekler ; 'Ooooo burda herkes çok havalııı' .Bütün dizilerde burnu beş karış havada, gıcık ikinci kızlar, nedense pek 'havalı' .


Benim aklıma gelenler bu kadar.Artık üzerine eklemek isteyen varsa görüşlere açığım.Ben kaçar, şöyle artistik bi gidiş yapıyım.



 ''Ooo çok havalı''



13 Mart 2012 Salı

Geç ola , Hayrola ! Mimlenmişim (:



Böyle hep mim yazarmış gibi oldum ama ,ben ilk mimim diye ortalıkta gezinirken meğersem çook öncesinden mimlenmişim, haberim yok :) Ee mimin konusu da bam telim olduğu için yazmak farz oldu.Aslında yazıp,yazmamak arasında çok gittim geldim.Üzerinden bayaa vakit geçtiği için herkes kapmış şarkıları tabi.Bütün listeleri benimsediğimi belirtir ,üzerine de benim listemi eklemenizi rica ederim(Araklamacı gazeteci)  (: Veee belirtmesem olmaz sevgili mikalzia'ya mimi pasladığı için teşekkürleer ...


Fazla söze ne gerek var,umay umay işte.Şimdilerde ne yapıyo pek bilgim yok ama ergenliğimi onu dinleyerek geçirdiğim bir gerçek. 

Benim  hala ara ara açıp dinlediğim enfes şarkı bu.Şimdi videoyu ararken gördüm ki şarkının sözlerini Yıldız Tilbe yazmış.Aklıma Delikanlım geldi.O da ne şarkıdır be...Listem uzamasın diye eklemedim :D



Haydaaa bir Yıldız Tilbe şarkısı daha.Yine şimdi farkettim.İçim de bir Yıldız Tilbe fanı mı var acep.Ama kadın  demek ki altın çağını 90'lar da yaşamış.Hazal'ın bir de elden yar olmaz diye bir şarkısı vardı.Klibinde arkasında birkaç iyi adam dans ediyordu , daha çok onlar için izlerdik.Ama şarkı da güzeldi.Birkaç iyi adam da şimdilerde dede olmuştur heralde,Çıtır kızlar ise nine :) Neydi o kızlar be, kumsallarda sevişmek mevişmek, pek paraladılar kendilerini ama sonları pek iyi olmadı.İki grup da sönüp gitmişti.


Bu şarkıyı hep bir hüzünle dinlemişimdir.Uzay Heparı'ya yazılmış bir şarkı olması  etken tabi.Mete Özgencil yazmış sözlerini.Evet bir zamanlar Mete Özgencil de vardı.Çok güzel işler çıkarırdı.
''Önünden geçtiğim harabeler hala ayaktalar'' mutlaka dinleyin.


Veee  Aman be ! Bu şarkı öyle bir dilime dolanmış ki yıllardır aklıma geldikçe söylerim.Millet 'vah vah sıyırmış garibim' bakışlarıyla beni süzer.Ben takmayıp aman be, aman bee diye ortalıkta dolaşmışlığım vardır yani :)

Benim bu liste daha çok uzar giderdi de ne yazık ki geç kaldım işte :) Bu şarkıları dinledikçe hani derler ya, hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçiyo ; Bütün çocukluğum, gençliğim, saflığım ... 

O zamanlar gerçekten 'dinlerdik' ve inanırdık çocuk saflığıyla, bu şarkılar gerçek derdik.Ama o zamanlar da gerçekten şarkılar da şarkıydı yani. Ooffffff yaşlanıyorum babam gibi oldum.Hep bizim zamanımız başka denmez mi? Anlamazdım eskiden, şimdi benim çocuklarım beni anlamayacak.Hayat bu değil mi ki ; bir kısır döngü !

Şimdi, bunca zaman sonra yazmak isterse ve de birileri tarafında çoktaaan mimlenmemişse Lee'yi resmen mimlemiş bulunmaktayım.Belki de bu mimin ikinci dalgasını başlatırım :P
Ama Deniz beni rahat bırak ne mimi derseen o başka, gücenmem yani  :)



8 Mart 2012 Perşembe

Mim: Sevdin söyle, sordum cevapla, 5n1k?

Efendim ilk mimimi  .mydestiny'den almış bulunmaktayım.Hemencecik de oturdum bilgisayarımın başına hevesim kaçmadan.Şimdi baktım da kimse yazmamış mimi acele mi ettim acep ?Veee show başlasıııın (Hakan Akkaya misali :D )


Mim 1 : En Sevilenler

1.En sevdiğin şeyler nelerdir, nelerden hoşlanırsın?
Hafta sonu kahvaltıları ( obur olduğum belli oldu ) , kırmızı ışıkta beklemekten birde. Saçma gelecek ama insanların yüzünü okumaya çalışırım, çok eğlenceli.Kim ,ne iş yapıyo , nereye gidiyo.Sevgilisiyle mi uluşacak , yoksa arkadaşıyla mı? İşe mi geç kaldı.Adı ne acaba ? Deneyin derim.Allah'ım deli miyim yoksa?Böyle sorulunca da başka birşey gelmiyo aklıma.

2.Bilgisayarda vaktini nasıl geçirirsin?

Aslında bilgisayar için pek vaktim yok.Bu soruyu kendi içinde ikiye ayırabilirim.
 a) İş yerinde bilgisayar :Sabahları şansım varsa, ve de henüz kimse gelmemişse şöyle bir gazatelerde gezerim.Bloglara bakarım yeni yazı var mı diye.
 b)Evde bilgisayar : Geç saatlerde açabiliyorum.Gündüz gözüme çarpıp okuyamadığım yazıları okurum.Bloguma bakarım sonra.Hala dermanım varsa, ertesi gün tatilse dizi izlerim bu kadar.E daha ne olsun !

3.En sevdiğin filmler?

Aşk ve Gurur , Bizi Ayıran Nehir , Çingeneler Zamanı, Aşkta ve Savaşta , Halka ,Kirpi 

4.Şu sıralar almak istediğiniz şeyler?
Terliklerim yırtılmış , yenisini almam gerek.Birde artık topuklu ayakkabıya geçiş yapmam lazım.Yaşlanıyorum içimde uhde kalmasın :) Bak ne makul insanım yat, kat, araba istemiyorum. :)

5.Şu sıralar ne dinliyorsun?

Biraz garip gelecek ama Chopin dinliyorum.Kendisini Piyanst filminden hatırlarsınız.Çok hüzünlü ve buğulu gelir bana.Ruhumu dinlendiriyo.Öyle uzak ufuklara dalıp giderim.Her ne kadar Aşk-ı Memnu'ya kadar girdiği için bir ara soğusam da buyrun kararı siz verin.



Mim 2: Sordum Cevapla

1.Hayatınız filme çekilse adı ne olurdu ve hangi müzikler yer alırdı?
''Bir Maymun İştahlını Sonu'' olurdu heralde.Sürekli bir arayış içindeyimdir.Daldan dala atlarım.Ne görsem yapmak isterim.Ne olacak benim halim bilmem.Şu aralar biraz da olsa durulsam da ne zaman tekrar patlarım belli olmaz.
2.Bir şeyleri değiştirme gücünüz olsa neyi değiştirirdiniz?

Güzellik yarışması sorusu gibi olmuş.Sihirli bir değneğin olsa ne yaparsın misali.Cevap veriyorum : Dünyadan kötülüğü silerdim,falan filan:)
Şimdi gerçek cevabım.Bir hocam var kendilerini pek severim(!) bir günlüğüne yer değiştirip onun gözünden dünyaya bakmak isterdim.Şööööööööle burnum beş karış havadan.Alçak dağları ben yarattım büyükler dedemden kaldı havasıyla salınmak.Çok merak ediyorum.Kendini ne zannediyo?Tek merakım bu, o yüzden yer değiştirmek istiyorum ya.Bir de bunları okurmuş.Hah haaaay buyurun halaya o zaman !

3.Sizi en çok etkileyen sinema sahneleri nelerdir?


 Titanic 'den bir sahne.Titanİc çoktan batmış, geriye şanslı üç beş kişi kalmıştır denizde.Centilmen Leonardo'cum Kate'i bir tahta parçasının üzerine çıkarmıştır.Kendisi denizde kalmıştır.Ordaki konuşmaları ve de Leo'cum donduktan sonra nalçak Kate'in onu suya bırakması.Leonardo'nun yüzü karanlık sularda yavaş yavaş kaybolur. Benim musluklar açılır.

4.Yaşadığın şehir bir günlüğüne yalnızca sana tahsis edilmiş, senden başka hiç kimse yok. Ne yaparsın?

Bu mim giderek sapıtıyo diyim.Ne bu şimdi.Zaten bit kadar bi şehirde yaşıyorum.Bütüün şehir dediğin her yere 10 dk da gidersin o yüzden 12 saat yeter bana tam gün israf olmasın.City Hunter da parkta ıslanıyolardı bir bölümde.İçim de uhdedir hep.Yazın çocuklar ıslanıyodu bol bol.Uzaktan seyredip, iç çekmişliğim vardır.Öyle birşeyler yaparım heralde.Bişey yapayım ayıp olmasın.

 5. Şu sıralar ilgiyle takip ettiğiniz diziler?

Yalan Dünya'yı izlemeye çalışıyorum kendimce.Nöbete denk gelmezse.Bir de my girlfriend is a gumiho vakit bulursam.Nerde eski günler bir oturuşta bir dizi bitirirdik :)



Mim 3: 5N1K

Vallahi bana da saçma geldi.Boynumuz kıldan ince yazalım bakalım.Bu soru da da hep Cünety Özdemir gelir aklıma.Neyse..

1.Ne?
Space car
2.Nerede?
Karşımda
3.Ne zaman?
Şimdi
4.Neden?
Kaldırmayı üşendiğim için,
5.Nasıl?
Üşendim işte, halıyı kaldırdık sürüyoduk az önce
6.Kim?
Ben ve oğlum

Off Allah'ım kan ter içinde kaldım.Kazasız belasız ilk mim yazımı bitirmiş bulunmaktayım(İnşallah).Şimdi geldi sıra en möhim ana.Ben de mimi şizomizo ve mikalzia 'ya paslıyorum.Yazarsanız ne ala.Hadi bana eyvallah...






4 Mart 2012 Pazar

SABAH ŞEKERLERİ ( ! )

                 
Bir önceki yazımda da bahsettiğim  gibi bu aralar evde biraz daha fazla vakit geçirir oldum.Buna havaların soğuk olması ve de bütün arkadaşlarımın işte olması eklenince, daha bir ev kuşu olup çıktım.Evde yapılacak en möhim şey nedir? Tabi ki televizyoooooon..  :)

Aslında bizim evde bir rutindir.Önce uyanan, bir görev edasıyla televizyonu açar.Tipik Türk ailesiyiz yani :) İster izle , ister izleme , evin hangi köşesinde olursan ol kendi kendine çalışır televizyon.

Uzun süre sabah kuşağından uzak kaldığım için şöyle bir gezdim kanalları.Her şey yerli yerinde  hiç bir değişiklik yokmuş gördüm (Tıpkı 15000 bölümlük Fatmagül'ün suçu ne? gibi )

 Müge'ciğim  hala katil avında , 'ben adamı gözünden tanırım, var sen de bir şey' diyerek geziyor.

Gülben, öyle aval aval konuklarıyla konuşuyor.Yanlız çok tuhaf konuklar sanki yeni bir kıta keşfetmiş de gelip programda anlatıyor.Artistlikten yanlarına yaklaşılmıyor . Gülbenin ağızı beş karış ' hıhı, evet, yaa ' tepkiler hep aynı ! Çok şaşırmış büyük bir aydınlanma yaşıyor.

Bir de bunlara çok sevdiğim bir oyuncu Melek Baykal eklenmiş.Sevinsem mi üzülsem mi karar veremedim.Programı tam izlemesem de  Martha Stewart  tarzı bir şeyler yapmaya çalışmışlar herhalde.Börtü böcek otların içinde çiçek falan dikiyordu.

Veee Saba Tümer... Bu kadını hangi kefeye koysam bir türlü karar veremiyorum. Bir an eğlenceli geliyor, tam ısındım derken bir kahkaha patlatıyo kadın bütün sempatisi kayboluyo birden yaa.Biri bu kadını durdursun . Gırtlağına basılmış tavuk gibi gıdaklıyo resmen, kahkaha değil o başka bişey. Cuma günü programını izleme girişimim oldu efendim.Cumaları Yaşar Nuri hocamız konuğu oluyormuş. Tam komediydi yani.Ne amaçla yapılmış bir program çıkaramadım.Yani dini konular mı tartışıyolar komedi mi ayıramadım.Yaşar Nuri Öztürk'ün % 70 inin numara olduğu anlaşılan halleri çok komik.Hocamız biraz asabi.Saba'yı bir dövmüyor o kadar.Reklam kokan hareketler gibi geldi bana :) Bir ara çay istedi işte o noktada koptum ben zaten.

  -Dilim damağım kurudu yok mu çay falan
  -Olmaz olur mu hocam ne içersiniz
  -Şöyle yasemin masemin falan yok mu yapın bişeyler işte
  -Yeşil çay yapalım hocam
  -Yok ondan çok içiyorum zaten
  -Size tarçınlı (ne olduğunu unuttum) bir çay hazırlayalım.

Ve çay gelir Yaşar hocamız:

  -Bu ne? ( Elinde ki çubuk tarçını göstererek)
  -Tarçın hocam
  -Biliyorum tarçın da bu kadar konur mu?Ben bununla bir demlik çay demliyorum.Yapmayın batarsınız siz.

Tam olarak hatırlamamakla beraber aşağı yukarı konuşma böyle geçiyo.Videosunu aramaya üşendiğim için yazdım.Gereksiz şeyler aklımda çok kalır nedense..

Şimdi bu program da ne yapmaya çalışıyorlar anlayamadım.Konuşmasını yarısını böyle havadan sudan şeylerle dolduran.Kalan yarısını da kitap tanıtımlarıyla geçiren ( kendi kitapları olduğunu belirteyim) sorulan soruları 'bunları daha önce cevaplamıştım' diyerek geçiştiren  'Din Adamı' büyüğümüz bizleri aydınlatıyor(mu).


Sonuç: Bu programlar sürüp gider.(Daha fenası olan şu moda programlarına değinmiyorum henüz, belki sonra yazarım) Sorduğunuz on kişiden, dokuzunun belgesel izlediği memleketimde , bu programları kim seyrediyor?İşte orası muamma. İşin özünü Bülent Ortaçgil özetlemiş; Bu iş zor,çok zor...




2 Mart 2012 Cuma

Kore Yolcusu Kalmasııın , Lee Bavulunu Topluyor :)


Güney Kore’ye gitme ihtimalim var! Yardımınız lazım


     Hemen konuya giriyorum arkadaşlar :) Gazella Turizm gezi ödüllü bir yarışma düzenliyor. Kazanan kişi hayallerindeki ülkeye gidecek, tüm masraflar onlardan. Ben de ilk etabı geçen blogger’lardan biriyim. Ama şimdi halk oylaması yapılıyor ve yardımınıza ihtiyacım var. İlk 10’a kalmam için bu çok önemli. Vereceğim linkteki adrese tıklayarak metropolgunlugu.blogspot.com a oy verebilir misiniz? Tabi önce Gazella’nın sayfasını beğenin, sonra da bana oy verin lütfen. Bu gerçekten önemli benim için, desteğinizi bekliyorum Ayrıca başka Facebook hesaplarınız varsa onlarla da oy kullanabilirsiniz :) Adres şudur:
http://www.facebook.com/GazellaTurizm?sk=app_306751442720105 
(Önce sayfayı beğenmeyi unutmayın. Bir de arkadaşlar 3 oy verme hakkınız var, üç oyu da benim blogum için kullanabilirsiniz)
     Ayrıca gidersem Güney Kore’ye K-Pop’la ilgili bir sürü şey satın alacağım ve geldiğimde de çekiliş yapacağım, bu da seçim vaadi gibi oldu ama bir kazan kazan durumu ortaya çıksın değil mi? Bigbang, Super Junior, JYJ veya başka gruplar. Benim seçeceklerim ve sizin istediklerinizden 3 – 5 tane alırım gerçekten. Ayrıca posterler, tişörtler, bileklikler ve fan kulüp hediyelerini saymıyorum bile. Hani bir olsun, bir Kore’ye gideyim gerçekten getirip burada çekiliş yapacağım. Aha da yazdım :)
     Oy verirseniz beni gerçekten çok sevindirirsiniz. Ayrıca bu yazıyı alıp blogunuzda paylaşırsanız çok mutlu olurum. 15 Mart’tan sonra silebilirsiniz hemen blogunuzdan, kopyalayıp yapıştırın lütfen. Facebook profilinizde, Twitter profilinizde paylaşırsanız çok mutlu olurum. Tabi en önemli şeylerden biri de Facebook sayfanız varsa sayfanızda paylaşmanız. Benim için, bu blog için, hatta kendiniz için, Kore ve KPop için oy verin diyorum sadece :)
     Bu yazıyı yazmak istedim. Halk oylaması seçeneği konulunca mecbur kaldım. Şimdiden herkese teşekkür ederim. Bu halk oylaması 15 Mart’a kadar devam edecek arkadaşlar..

1 Mart 2012 Perşembe

Evde Ki Huzur , Zenginlik Budur . . .



Evim evim güzel evim !Benim ki her ne kadar fotografdakine pek benzemese de,gönlümde ki yeri yalıdan farksızdır :) Neyse konuyu dağıtmayalım. Aylar sonra böylesine rahatladım. Son birkaç aydır sürekli bir koşuşturma halinde, bir öteye, bir beriye şeklinde geçti . Sürekli tempo halindeydim ritmi bir kaçırdım mı yandım !

Ama artık son , çünkü mesaimi değiştirdim.Bu insanlık için küçük , ama benim için büyük bir adım :) (Ters adamım işte napim )Böylelikle daha az yorulurum inşallah.Bir temenniden öteye gidemiyo çünkü evde kalmanın da bazı kötü tarafları  yok değil (amma doyumsuzum, hiç bir şeyden memnun olmuyorum ) 

Okumam gereken bir dolu kitap ve de çalışmam gereken dersler var.Bunun yanında ev ahalisini de mutlu etmek gerek.Bol bol yemek yapmam gerekecek yani.Evde iki erkek olunca başka seçenek yok Malum erkeklerin kalbine giden yol :) Birde şu Kore camiasından uzak kaldım.Dramalar özler beni.Ama vakit bulup da birşeyler izleyemiyorum.Ürperdim.Yazınca bile stres yaptım. Öncelik sırasına koymam gerek bunları.Başka türlü çıkamıycam işin içinden :) Coffe Prince deki Go Eun Chan gibi.Hani duvarında iş listesi asılı duruyordu.Saat saat yapması gerekenler vardı. İşte bana aynısından bi tane lazım.Hemen olayı Dramaya bağladım yanlız :)

Neyse fazla uzatmaya gerek yok.Yaşayıp görecem bakalım.Ecelden kaçış yokmuş :) Ama gerçekten ev gibisi yok, bunu bir kez daha anladım...